Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bugün gerçekleştireceği BM konuşması öncesi Filistin ile ilgili yürütülen yoğun diplomasi trafiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Dışişleri Bakanlığının 7 Ekim 2023’te yayımladığı 247 sayılı basın duyurusunda Gazze’de yaşanan gelişmeler öngörülerek “itidal” çağrısı yapılmıştı. Duyuruda, sorunların çözülmesine “katkı sağlama” vurgusuna ve “iki devletli çözüm” vizyonuna dem vurulmuştu. Bu açıklamanın önemini görmek gerekiyor. O dönem Hamas’ın saldırısıyla tüm devletler şaşkınlık ve tereddütle Filistin’i bir kenara iterken Türk Dışişleri meselenin çözüm yoluna yönelik gerçekçi bir tespitte bulunmuştu.
Dışişleri’nin 247 sayılı basın duyurusu sonrasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa başta olmak üzere birçok devlet veya hükümet nezdinde Filistin’in devlet olarak tanınmasına ve İsrail’in kara saldırısının durdurulmasına yönelik eğilim güçlendi. Diğer bir ifadeyle Batılı devletler nezdinde 247 sayılı basın duyurusundaki temel argümanlara yönelme oldu. İsrail’in kara operasyonu sonrasında sivil zayiatı ve insanlık dramlarını öngören Türk diplomasisi ise müteakip angajmanlarında 247 sayılı basın duyurusunun ruhuna sadık kaldı. Bu minvalde diplomatik gayretler bir yandan Gazze’de yaşanan dramın sonlandırılmasına diğer taraftan meseleye kalıcı bir çözüm bulunmasına yöneltildi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 23 Ocak’ta Birleşmiş Milletlerde (BM) yapacağı konuşma öncesinde yoğun Türk diplomasisini kısaca özetlemek barışçıl çabaları ortaya koyabilmek adına önemli.
Türkiye’nin yoğun diplomasi trafiği
Dışişleri Bakanı Fidan’ın Filistin konusunu gündeme taşıdığı muhtelif görüşmelere baktığımızda 13-14 Ekim 2023’te Mısır’a gerçekleştirilen ziyarete dikkat etmek gerekiyor. Mısır ile normalleşmeye yönelik uzun süreci takiben mevcut durumda her iki ülke de Filistin konusunda uzlaşı halinde. Fidan, bu görüşmelerde hem Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri hem de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüştü. Ziyaretin 2 gün sürmesiyse önemli bir ayrıntı.
Fidan’ın 17 Ekim 2023’te Lübnan’a yaptığı ziyaret mekik diplomasisinin ikinci ayağını teşkil etti. İsrail’in kara harekatı sonrasında Orta Doğu’da çatışmaların yayılmasını önleme amacı taşıyan bu ziyaret, Mısır’dan sonra bölge ülkelerinin “itidal” içinde kalmasına yönelikti. “Daha büyük bir barışın sağlanması” istikametinde Gazze’deki krizin yayılmasının engellenmesi ve çatışmaların sonlandırılmasında bölge ülkelerinin fikir birliği içinde bulunması gibi hususlar Lübnan ziyaretinin gündemiydi. Lübnan ziyaretinden bir gün sonra, 18 Ekim’de Cidde’de düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Açık Katılımlı İcra Komitesi Toplantısı’nda somut konular masaya yatırılırken Türkiye’nin garantörlük teklifi gündeme getirildi. Öte yandan İsrail’in 17 Ekim günü bir hastaneye saldırı düzenlemesi, İİT toplantısına katılanlara Gazze meselesinin vahametini hatırlattı.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın bir sonraki durağı, Mısır’ın inisiyatifiyle 21 Ekim 2023’te toplanan Filistin konulu zirve oldu. Toplam 35 ülke devlet veya hükümet başkanı ile dışişleri bakanlarının katıldığı “Barış Zirvesi”nde insani ateşkes çağrısı yapıldı. Fidan, konuşmasında “kutsal mekanlara saygı” ve Filistin’e yönelik uluslararası “sistem hatasına” vurgu yaptı. Tarihi dönemeç olarak nitelenen “an” için kalıcı barış istikametinde, 1967 sınırları çerçevesinde egemen bir Filistin’in kurulması çağrısı tekrarlandı. Bu meyanda adil barış için “garanti” mekanizmasına yönelik somut teklif hatırlatıldı.
Fidan, Mısır ziyareti sonrasında 23 ve 25 Ekim’de sırasıyla Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) ve Katar’ı ziyaret ederken 1 Kasım’da İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Ankara’da görüştü. Çatışmaların sonlandırılmasında “Arap ve Müslüman dayanışması”nı teşvik eden bu görüşmelere paralel olarak İsrail’in Türkiye karşıtı söylemleri nedeniyle Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Şakir Özkan Torunlar istişarelerde bulunmak üzere Ankara’ya çağrıldı. Aynı gün ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Gazze’deki çatışmalardan bu yana ilk kez Türkiye’yi ziyaret etti. Ancak ABD’nin İsrail’i destekleyen siyasetinde değişiklik olmazken İsrail’in Türkiye karşıtı söylemlerinde artış yaşandığı görüldü. Nitekim Türk Dışişleri, 15 Kasım 2023’te, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde sarf ettiği sözler nedeniyle İsrail’e sert tepki gösterdi.
İİT ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’nin, 11 Kasım 2023’te Riyad’da Gazze gündemiyle toplanması ise dönüm noktası niteliğinde. Bu zirveyle Türkiye, Filistin, Suudi Arabistan, Endonezya, Mısır, Ürdün, Katar ve Nijerya’nın dışişleri bakanlarına savaşın durdurulmasına ve kalıcı barışın sağlanmasına yönelik girişimlerde bulunması misyonu verildi. Böylece vücut bulan “Temas Grubu” Gazze’deki dramı sonlandırmaya etkisi olabilecek ülkeler nezdinde girişimlere başladı. Bu inisiyatif sonucunda da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda İsrail aleyhinde alınan kararlarda Filistin lehine oy veren veya çekimser kalan ülkelerin sayısında dikkate değer bir artış gözlendi.
Temas Grubu’nun 29 Kasım’da BM Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirmesiyle İİT ve Arap Ligi ülkeleri birlik mesajı vermiş oldu. Grubun ABD ziyareti, Amerikan yönetimine yönelik olarak 8 Aralık’ta tekrarlandı. Ayrıca Temas Grubu 15 Aralık’ta Oslo’da Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka, İzlanda, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg Dışişleri Bakanları ile bir araya gelerek Filistin meselesinin çözümünde kalıcı barışın nasıl tesis edilebileceğini gündeme taşıdı.
23 Ocak BM görüşmesi ve pratik sonuçlar
Nihayet Dışişleri Bakanı Fidan 23 Ocak’ta BM’de tekrar bir konuşma yapacak ve sorunun sıcak kalmasına gayret edecek. Görüldüğü üzere uzun ve çetrefilli bir diplomasi süreci yürütülüyor. Türkiye’nin 247 sayılı basın duyurusunda vurguladığı temalar uluslararası alanda giderek daha fazla kabul görmeye başladı. Türkiye’nin diğer ülkelerle işbirliği içinde yürüttüğü diplomasinin pratik sonuçlarını sonrasında yaşanan gelişmelere bakıldığında gözlemlemek mümkün.
Mevcut durumda İsrail, diplomatik faaliyetlerle kalıcı çözüme ulaşmak yerine halen çatışmayı devam ettirmeyi tercih ediyor. Nitekim Netanyahu iki devletli çözümü, hatta Biden’ın “silahlı kuvvetleri olmayan bir Filistin devleti” kurulması önerisini reddetti. Ancak ABD yönetimi İsrail’e koşulsuz desteği sorgulamaya başladı. İsrail’e koşulsuz destek veren diğer devletler de artık İsrail’e iki devletli çözüm konusunda baskı yapmaya başladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi insani yardım konusunda sembolik bir karara imza atarken, Genel Kurul net bir tutum sergiledi. Batılı toplumlar, İsrail’e destek veren hükümetleri net bir şekilde protesto ediyor ve kamuoyu baskısı artıyor. Güney Afrika tarafından 25 bini aşan sivil can kaybı sonrasında İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) “soykırım” suçlamasıyla dava açıldı.
Sonuç olarak; silah kullanmanın “son seçenek” olmadığı, çatışmalarda insani değerlerin görmezden gelindiği ve çıkarların evrensel normlara tercih edildiği bir saldırganlığa “sabırlı” diplomasi ile yanıt verilebileceği görülüyor. Ayrıca krizlerin görünen çehresinden ziyade asli nedenlerine eğilmek ve kalıcı çözümleri gündeme oturtmak gerekiyor. Türk Dışişlerinin, ifade edilen uzun ve meşakkatli diplomasi süreci de böyle bir vizyonu amaçlıyor.
[Doç. Dr. Murat Aslan, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısıdır.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.